• Tarih:2014-03-24
  • Kategori:Köşe Yazıları

´Ankara benim sevdam...´

Seveceksen gönülden… 
Ölümüne değil yaşatasıya sev ki hayat bulayım. Ne sevdan biter ne de sevmelerim. 
Kimi sevdalar şehir efsanesi gibidir. Kimi sevdalar da sabun köpüğü gibi. Senin sevdan efsane olanından… 
Seni hem dinleyerek hem de yaşayarak sevdim. Sevdamıza kimin ne dediğinin de pek önemi yok. Sevmek ve sevilmekten uzaklar. Uzaklara dalıp bu kentin tüm dokusunu sevmek gibi… Dünün bozkırından bugünün yeşil Anakarasını sevmek gibi… 
 
***
Seçim maratonunda son viraja girildi. Adaylar proje ve vaatlerini anlatma sürecini bu hafta tamamlıyor. Sonrası hür irademiz sandıkta tecelli bulacak. 
Tüm siyasi partilerin adayları sandıktan 'kazanan' olarak çıkmak istiyor. Ne var ki sandıktan yalnızca bir aday 'kazanan' olarak çıkacak.
Sandığın başında oy pusulası ve mühür ile baş başa kaldığımızda son dönem yaşananlar film şeridi gibi hatırlanacak. 
İşte o karar anı 'milli irade' olarak 30 Mart günü tarihe geçecek. Söze sevmek ile başlamıştım ya… İşte kimin ne kadar sevdiğinin hesap günü aslında… Adisyonu açanlar hesabı tahsil edecek.
***
Bu ülke, bu şehir için, kazanımların devamı için kimin ne kadar sevdiğine bakılacak. İstikrarı benimseyen, huzurun devamını isteyen, ülke üzerinde oynanan oyunu gören seçmen, mührü 'sevdanın' üzerine basacak. 
Umuttan öte bir şey… Bu oyunu sandıkta bozacak olan yine oyunu okuyan seçmen olacak.
'Ankara benim hayatım, sevdam, toprağım' diyor ya Melih Gökçek… İşte öyle bir şey benim sevdam… Bu ülke benim hayatım, sevdam, toprağım… Toprağı vatan yapanlara selam olsun… Sevgi varsa, çözüm vardır…

Yorumlar

Yorum Yapın

Twitter