• Tarih:2014-08-25
  • Kategori:Köşe Yazıları

Bu Kenti Yaşamak

Kent kendini mi yaşıyor yoksa biz mi kenti yaşıyoruz? Doğru olan bizim kenti yaşadığımız. Ne var ki iş yoğunluğumuz da Ankara'nın sevinç ve hüznünü görmediğimiz anlamına gelmesin. Ankara'nın spor, sanat, iş dünyası ve tüm yaşanmışlıklarını Sabah Ankara'nın sayfalarına taşırken ne kadar titiz davrandığımız aşikardır. Ankara'da hayat, tatil modundan çıkıp yavaş yavaş normale dönüyor.
Eski yoğunluğumuza kaldığımız yerden devam...
Göçmen kuşlar misali gidilen tatil beldeleri ve sıladan dönüşler önümüzdeki ay itibarı ile tamamlanmış olur. Okul zili çalmadan ailelerin tatlı telaşları, iş dünyasının'nerede kalmıştık' şeklindeki düşük yoğunluklu çalışma trafiği hız kazanacak.
Bizim de yıllık izinleri, ayrılıkları tamamlayıp yeni yayın dönemine bomba gibi gireceğimiz günler kapıda.
Yeni projelerin konuşulup şekil aldığını şimdiden mırıldanayım. Sabah Ankara'nındüşük yoğunluklu dönemde dahi manşetleriyle gündemdeki yerini koruduğunu belirtmeliyim.
Yaz dönemi kadrolarının asgari sayıya düşmesine rağmen bunu size hissettirmedik dahi... Bizim meslekte 'nerede kalmıştık' yok. İzinde de olsak şehir dışında da biraz 'dinlenmece' modunda da olsak gündemden kopamıyoruz.
Sadece fiziki mekan değişikliği yaşadığımızı ifade etmeliyim. İşte o fiziki mekan değişikliği ayarımızı bugün 'Ankara' şekline çevirdik.
Sizlerden de ayrı kalmadım. Ama buralarda yokken ailecek sessizliği tercih ettik. Sessizliği kitabıma dair çalışmalar bozdu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden bu yıl mezun olan evin en büyüğü Emre de son okumalara el attı. Sadece okumalarla kalmayıp konu bütünlüğüne de destek verdi.
Kitabın son şeklini aldığı bu süreyi 'iş' olmaktan çıkarıp hep birlikte eğlendik.
Bir taşla bir kaç kuş vurduk galiba... Eylül ayı içerisinde çıkacak olan kitabıma dair son rötuşları yaptım. Son okumalarını tamamlayıp yayınevine teslim ettik. 'Haberin Seyir Defteri' dedik.
Keyifli konuların ele alındığı, tarihe not düştüğümüz haberlerin perde arkasında yaşanmışlıkların ve biraz 'bana dair'söylenmişliklerin bölümlendirildiğini belirteyim.
İlkler unutulmaz... İlkler tecrübedir... 'İlk gözağrısı' deriz ya. 'Haberin Seyir Defteri' Emre gibi ilk gözağrım.
Yayınevimizin cevval mi cevval editörü Elif Tunç çoktan ikincisini planladı bile... Bana da söz dinlemek düştü.
On güne neler sığdırmadık. Yapımcı dostum Rafet Köksal ve Kürşat Özkök ile cuma sabahı yola revan olduk. İstikametBulgaristan'ın Varna kenti... Filmlerdeki gibi 'komşi' diyerek karşılanıyoruz gümrük kapısında. Atalarımız bu coğrafyaya at sırtında ulaşmış.
Hazırlanan bir belgesel için tarihimizin peşine düştük. Dereköy Hudut Kapısı'ndan çıkıp Burgaz ve Varna'ya ulaştık. Yol boyu minik köyler. Karadeniz'in diğer yakasını arşınladık aslında. Bulgaristan'ın bu sahil bandı kendini yaşıyor. Turizm adına daha keşfedilmemiş.
Ama keşfedilmeyecek anlamına gelmesin.
Komşi turizmi keşfediyor...
Bu haftaki buluşmamıza ilişkin yazım biraz iş, biraz özel, biraz seyahat notları gibi oldu... Her yurt dışına çıkışım da ben ülkeme daha çok aşık oluyorum. Yeni Türkiye'nin bölgesinde ne denli bir güç olduğunu bilen ancak bunu yaşayarak görenlerdenim. Biz dün olduğu gibi bugün de her yerdeyiz... Bize umut bağlamış coğrafyalar değil insanlık var.
Umutların tükenmediği, sağlık ve mutluluk dolu, güzel bir hafta olsun...

Yorumlar

Yorum Yapın

Twitter